Minik Güzellikler

Geçen hafta cuma günü bir süredir ayırdığım kıyafet,oyuncak,kırtasiye malzemelerini ait oldukları yere teslim ettim. Tabi keşke daha fazla yapabilse insan ama şimdilik ancak bu kadar elimden geliyor. Benim için en önemli kısmı çocukluktan beri özenle sakladıklarımın da bulunduğu oyuncaklarımı teslim etmek oldu:) Daha önce kendi çabamla başlattığım bir köy okullarına kitap gönderme projem vardı çokça ile gönderim yaptım ve yaptık birkaç tatlı arkadaşımla beraber. Sonrasında canımı sıkan bazı durumlar da yaşanmıştı yapacağım deyip yapmayanlar, projeyi çalanlar üstüne bir de benim fikirlerimle çok ünlü bir dernekten teklif alanlar vs vs. Bu tarz durumlar yaşanabiliyor bence yaşanmaması lazımdı çünkü ben de okullardaki öğretmenlerle konuşuyordum ve onlara umut veriyordum sonuçta bence hayattaki en acı şeylerden biri umutların kırılması ve hayal kırıklığına uğramak.Her neyse bu sefer her şey yolunda gitti ve kendi biriktirdiğim eşyalarla gittim. Kitap yoktu bunların içinde çünkü kitapları başka bir yerde değerlendiriyorum.

img_20170216_232131

img_20170216_232506
LÖSEV den aldığım çocuklarımızın ailelerinin el emeği yaptığı canım oyuncak
img_20170216_232239
2 valiz kıyafet vardı.Oyuncak,çanta,ayakkabı ve kırtasiye malzemeleri ayrı.
img_20170216_232412
Yıllar evvel Gaziantep’e geziye gittiğimizde çok istemiştim bu bebeği almayı 🙂 Çocukluk işte illa oyuncak…
img_20170216_232540
Arkadaşlarımın gönderdiği bir çiçeğe bağlıydı bu tatlı ayıcık, bunu da göndermek istedim.
img_20170216_232614
Bu enteresandır, lisedeyken benden hoşlanan bir  arkadaşım var idi ve bana sebepsizce bu oyuncağı almıştı.Acaba nerede ve ne yapıyor şu an ? Hayat çok garip değil mi? O zaman çok saf duygularla aldığı hediye aynı saflıkta olan bir çocuğun en sevdiği oyuncağı olacak belki de. Ne mutlu ona! Teşekkürler Aras!
img_20170216_232726
Bu oyuncağı bana biricik dostum taa çocukken hediye etmişti bana çok küçüktük o zamanlar:) Çok sevmiştim. Yine çocukken ileriyi düşünmeden alınan bir hediyenin ulaşacağı küçük çocuğu hayal edince mutluluktan çıldıracağım!
img_20170216_232255
Bunlar da kuzenlerimin düğünlerinde giydiğim kıyafetler.Yepyeni mutluluklara şahit olur umarım.
img_20170216_232346
Bu minik kız da üstteki köpeği hediye eden çocukluk arkadaşıma doğum günü hediyesi alırken kendime de aynısını aldığım oyuncak. O zaman ne mutlu olmuştuk 🙂

Fotoğrafların kalitesinin kötü olmasından dolayı özür diliyorum. Başka fotoğraflar da var ama diğerleri daha da kötü kalitede aceleyle çektiğim için.

Belki bu postu okuyan biri bu fotoğraflardan ilham alarak başka kişilere yardım edebilir. Bu işlerine yarar mı bunu verebilir miyim vs demeyin lütfen her şeye ihtiyaç olabilir. Bazen o kadar gereksiz şeyler alıyoruz ki ben de bir kez daha buna şahit olmuş oldum. Daha önce de bu tarz gönderim yaptığım için aslında dolabımda sürekli eksilmeler oluyor düşünün ki buna rağmen çıktı.Etiketi üstünde olan ya da sadece 1 kere giymiş olduğum o kadar fazla şey vardı ki sadece diyebileceğim şey: yazık!

Az ve öz olmak, yaşamak, minimal bir hayat sürmek kesinlikle insanı daha fazla huzurlu yapıyor.

Sevgiler.

Erteleme Hastalığı

Erteleme hastalığını duydunuz değil mi? Procrastination diye geçiyormuş. Uzun yıllardır bende varlığını hissettiğim bir şey- tabi doktor teşhis falan koymadı ama – yapacağım şeylerin bittiklerinde mükemmel olması gerektiğini düşündüğüm için o işi kafamda çok fazla kuruyorum, detaylandırıyorum ama sonrasında başlamadan erteliyorum! 😦 Sonra n’oluyor ? gelsin depresyonlar,vicdan azapları pöf 🙂  Tabi ki her şeyden depresyona girecek biri değilim. Artık bu kadar şımarık biri değilim son bilmem kaç yıldır. Fakat sizce de çok rahatsız edici bir şey değil mi bu erteleme şeysi? Nette birisi erteleme hastalığının tembellikten farklı olduğundan bahsetmiş. Bence de farklı. Yani mesela ben bi şeyleri çok istiyorum bazen ertelesem de oldu da işe başlarsam da deli gibi çalışıyorum ve çok başarılı da oluyorum. Gerçekten istersem gerçekten yapamayacağım hiçbir şey yok! Fakat başlayabilirsem 🙂 Mesela şimdi uzun zamandır hayalini kurduğum bir iş fikrim vardı onu hayata geçirmeye ciddi ciddi karar verdim ve şu an n’apmak için fırsat kolluyorum ? Tabi ki ERTELEMEK için ! Yo yo bu sefer ertelemek yok! Çıksın bakalım 1 milyon 867 defterimden bi tanesi ve listeler çıkarılsın fikirler alt alta üstü yazılsın hemen harekete geçilsin! Yaparsın bunu…

Sizce yine erteler miyim yoksa güzel günlerin kapısını açabilir miyim?

Kadınlar ve Mobbing

Baya uzun zaman oldu buraya yazmayalı malum ülkemizde garip şeyler oluyor. İnsanın içine sinmiyor yaptığı hiçbir şey… Bugün içimden gelen şeyleri yazmak istedim aslına bakarsanız ne yazacağımı da bilmiyorum 🙂 Aslında şu an buldum galiba bugün mobbing hakkında yazmak istiyorum. Mobbing bildiğimiz gibi kısa bir tabirle iş yerindeki psikolojik terör demek. Mobbinge sanıyorum ki herkes uğramıştır bazen az dereceli bazen daha şiddetli olarak. Peki bu mobbing denilen berbat şey kadınlara kadınlar tarafından mı erkekler tarafından mı daha çok uygulanıyor sizce ? Aslında ben daha önce de mobbing benzeri bir şeyler yaşamıştım ama en son yaşadığım şey baya bir şiddetliydi etkisi sürüyor tabi ki. Bir kadın tarafından uygulandı, uygulanıyor. Daha ilk iş görüşmesine gittiğimde de kendini belli etmişti aslında ”biz burada topuklu ayakkabı giyemiyoruz, böyle şık kıyafetler de giyemeyeceksin işe başlayınca vs.” diye başlamıştı. Nereden bilebilirdim daha da ilerleteceğini ki benim tek amacım, isteğim,motivasyonum çalışmak üzerineydi! Yaptığım işler sabote edilmeye çalışıldı, söylemediğim şeyler söylemişim gibi asıl patrona anlatıldı, iftira atılmaya çalışıldı, sürekli laf sokuldu, onun maddi durumu iyi çalışmasına gerek yok dendi, ofise arkadaşlarını toplayıp üstüme saldı vs vs bunun gibi bir sürü şey yapıldı bana hem de tek bir kişi bir kadın tarafından!

Peki ben ne yaptım bu durumlar karşısında? Hiçbir şey! Ben hiçbir şey yapmıyorum diye daha da çıldırdı her defasında şiddetini artırdı! Bense sadece işime odaklanmıştım.Neden kadınlar birbirlerine destek olmaları gerekirken bu kadar köstek olurlar birbirlerine ? Kadın kadının düşmanı olmamalı gençler olmamalı! ama hep de en büyük zararı kadınlar verir hemcinslerine.Neden? Hayatta sahip olamadıklarınızın, acılarınızın,mutsuzluklarınızın, huzursuzluğunuzun sebebi diğer kadınlar değil, erkekler de değil SİZSİNİZ! Bir insan isterse her şeyi başarır bunun karşısında kimse duramaz, eğer o kişi çok istiyorum dediği bir şeyi başaramamışsa bu kendi suçudur kimse kusura bakmasın.O şeyi yeterince istememiştir, çabalamamıştır! O yüzden karşınızdaki insan başarılı, güzel,zengin,huzurlu,mutlu,ilişkisi var, evli,başarılı,zeki vs. diye karşınızdaki insanı suçlamayın ona düşman olmayın. Her şey insanların elinde çünkü her şey olabilirsiniz, bu dünyada herkese yetecek kadar sıfat var !

Kadınlar birbirine destek olamayacaksa neden erkekler şöyle böyle diye ağlıyorsunuz ki? Girin mesela instagrama yorum kısımlarına bir bakın kadınlar diğer kadınların fotoğrafları altına neler neler yazmış. Hakaretler, küfürler… Bir bakınca insanlığınızdan utanmanız 5 saniyenizi alıyor! Ben bazen yorumları okurken uzaklara bakıp dalıyorum düşünüyorum bu kadınlar ne zaman kendini sevmeyi, kendine saygı duymayı, doğal olarak da kendini sevip saygı duymayı öğrenecek diye. Fakat artık çok umutsuzum.(Gerçi hep böyle umutsuzluğa düşüyorum ama sonra bir kadınla tanışıyorum ve umutla doluyorum tekrardan)

Demem o ki ister iş yerinde, ister instagramda, ister arkadaşlık ilişkilerinde ister her yerde Kadınlar! birbirinize destek olun! illa sevgi pıtırcığı olun demiyorum sadece birbirinize saygı duymayı en önce kendinize saygı duymayı öğrenin, öğrenelim lütfen!

Sevgiler.

KÜTÜPHANE OLUŞTURMAK

Fonda bayıldığım Jay Jay Johanson ve yazıya başlarken en sevdiklerimden Far Away…Masamda ev yapımı smoothie ( içeriği: havuç,üzüm,süt,muz= mükemmel).Daha önce bir yerde yardım yolladığımdan bahsetmiştim.Okumadıysanız da evet ihtiyacı olan yerlere yardım toplayıp yolluyorum bazen de tek başıma kendi birikmiş paramla eşyaları alıp yolluyorum.Ben şimdiye kadar birçok gönüllü faaliyette bulundum bu benim için hem yararlı,gurur ve mutluluk verici oldu hem de yıkıcı.Gördüğüm durumlardan sonra artık eski ben yoktum.Bambaşka biri olmuştum.Artık normal insanların zevk aldığı ya da peşinden koştuğu şeyler bana anlamsız gelmeye ve çoğu insan benim için zaman kaybı gelmeye başlamıştı.Yazılarımda çoğu zaman gördüğünüz o insanlardan bıkmış insan durumu buralardan geliyor.Benim zamanım değerli çünkü her insanın zamanı değerlidir.Ve ben bu değerli olan zamanımı anlamsız sohbetlerle geçiremem,geçirmemelisiniz,geçirmemeliyiz.Benim için kendimi bulduğum ve zamanımı harcamanın değerli olduğu nokta dezavantajlı gruplarla çalışmamdı.Dilerim ki hep sürsün.

Bi müddettir tanıştığım kişilerle özgeçmişim üzerine konuşurken çoğu kişinin sorduğu sorular ne ara bu kadar şeye katılabildiğim ve nasıl bu kadar duyarlı hale geldiğimdi.Bugüne kadar ‘ne ara bu durum oluştu’ya bir cevap bulmaya çalışıyordum ve sanırım buldum.Bizim her yaz gittiğimiz bir yayla var ben de çocukken hep giderdim bir sürü arkadaşım vardı orda ve hep dolu dolu geçerdi bir sürü şey yapardık.O yaylada bir amca vardı benim de uzaktan akrabamdı.Yalın Amca ! Benim hayatımda büyük bir etkisi vardır.Ve hep onun gibi ilham veren biri olmak isterim.Peki kim bu Yalın Amca? Yalın Amca ailesinden kalan bir dükkan gibi bir yer düşünün orayı kitap cennetine çeviren biriydi.İçinde bir sürü kitap vardı.Ve bu kitapları ödünç alıp okuyabiliyordunuz kütüphane gibi düşünün.Yazın yaylaya gelen biz çocuklar gidip oradan istediğimiz kitapları ödünç alır okurduk bitirince yenisini,o da bitince yenisini sınır yoktu.İsterseniz kitap bağışlıyordunuz başkaları da faydalansın diye.Ve en güzel kısmı da kuş lastiğinizi -sapanınızı- götürüp kitap hediye alıyordunuz.Bi nevi takas ediyordunuz.Bu olay benim için çok değerliydi hala da değerli.Kitaplar benim için özeldir ve bu konuda biraz bencilimdir paylaşmayı sevmem fakat bir gün hep kütüphane kurmak istemiştim.Tabi ki dezavantajlı bir yerleşim yerinde.

Ve galiba artık bu hayalimi gerçekleştireceğim! Yaklaşık 3 yıl önce vefat eden dedem çok yardımsever biriydi (ve biz bu kadar yardımsever olduğunu vefat ettikten sonra öğrendik,cenazesine o kadar fazla kişi katıldı ki hem de uzak yerlerden bile gelmişlerdi ve hepsi de minnetle anıyordu dedemi-ne mükemmel değil mi? Keşke ben de öyle olabilsem. İşte insan bu şekilde ölümsüz olabilir ).Ondan geriye kalan belki de en değerli şeylerden biri minik cep defteriydi ve o defterde yardım yapılacak kişilerin isimleri yazılıydı.Yardım edilenlerin üstleri çizilmiş:) Bu size bir yerden tanıdık geldi mi 😉 Evet benim bu huylarım sanırım dedemden bana geçmiş.Yardım etmeyi sevmek ve not tutmak ve yapınca üstünü çizmek! Her neyse hayalime gelince.Dedem için hep bir yardım yapma planım vardı ama kalıcı bir yardım.Hep acaba çeşme mi yaptırsam diye düşünüyordum ama yapmak istediğim şeyi sonunda buldum.Neden kütüphane oluşturmuyorum ki ? Hem hayalim hem yardım hem dedem söz konusu.Bence çok sevinirdi.Bu arada hayatımda beni etkileyen 2.kişiyi de söylemiş oldum.Bir kişi daha var…

Ben bu kütüphane işini oluşturmaya başladım bile.Fakat dedemin kütüphanesi olacağı için kuzenlerimden,babamdan ve halalarımdan yardım almayı düşünüyorum. Tabi ki para olarak değil kitaplarını isteyeceğim onlardan.Dezavantajlı bölgeyi de buldum! Başka bir yaylanın bulunduğu bir ilçe bu da.O dedemlerin yaylası.Giderken küçük midemin hep bulandığı,yaylayı uzaktan görünce içimde şükrün oluştuğu,taze cevizlerinin çok güzel olduğu,dede ve babaanne kokan o küçük yayla…Dedemin ve babaannemin adının yazılı olduğu bir küçük kütüphane ve mutlu çocuklar! Belki ilerde bir gün onlar da benim adımı güzel anarlar,belki bir dua okurlar dedeme ve babaanneme…Nedensizce burada sizlerle paylaşmak istedim.

Sevgiler.

KENDIMIZLE VAKIT GEÇIRMEK

Şu an kendime kocaman bir termosa siyah çayımı -ama içine taze zencefil,karanfil ve çubuk tarçın attım mükemmel bir lezzet ve çok da sağlıklı- koydum ve oturdum kendime yine -hayatta en iyi yaptığım şey olan- bir liste hazırladım! Bu liste kendi başıma yapmayı en sevdiğim aktivitelerden oluşmakta.Ben yalnızlığına baya düşkün olan bir insanım.Bi ara bazı arkadaşlarım bu duruma baya bozuluyolardı ve üzülüyolardı 😦 ama n’apabilirim malesef böyle biriyim -aslında iyi ki böyleyim- fakat son zamanlarda kendimi çok ihmal etmiştim zaten siz de eski yazılarımdan anlamışsınızdır sürekli bi bıkkınlık içindeydim.Fakat bunun aslında bayadır kendimle vakit geçirmediğim için olduğunu anladım.Çünkü ben önceden tek başına vakit geçiren,bundan mutluluk duyan biriydim.İnsan kendine zaman ayırmalı,önemsemeli kendini.Bazen unutuyoruz işte bunu 😦 ama olsun.Ben kendime bazı şeyleri hatırlatmak için hazırlıyorum bu listeyi bence sizler de hazırlayın kendinize ve tek başına zaman geçirmenin güzelliğini hatırlayın ya da keşfedin!

-Oturup saatlerce liste hazırlamak.

-Sinemaya gitmek(tek başınıza gittiğinizde bu seçim sadece size ait olur ve acaba diğeri,diğerleri beğendi mi of pof derdi olmaz,rahatça güler,rahatça ağlar,objektif olarak eleştirir,kimse sizi konuşturmaz,şayet güzel bir film seçmişseniz kendinizle gurur duyarsınız,ben en çok sanat filmlerine tek gitmekten zevk alıyorum)

-Tiyatroya gitmek(tiyatro da aynı,of pof derdi yok bu oyunu merak etmiştim,geldim,beğendim,beğenmedim,benim kararım ve sadece beni ilgilendirir)

-Dinletilere,senfoni konserlerine gitmek(tamam herkes senfoni,klasik müzik sevecek diye bir kaide yok ama siz seviyor olabilirsiniz ya da merak ediyor olabilirsiniz.Süper! kendinize bir bilet alın ve güzelce giyinip doğru konserlere.O güzel aletlerin o güzel seslerini iyice derinden duymak için gözlerinizi kapatın ve hayal kurun! Hayat çok güzel…)

-Yürüyüş yapmak(bakmayın siz erken kalkıp yürüyemediğime,normalde yürümeyi çok severim.Bolca da yürürüm.Hızlı hızlı,aylak aylak her türlüsünü severim.Hem o bacaklardaki yanma ne güzel bir histir hem de insan kafasındaki her şeyi boşaltır yürürken ama yanınızda birileri varsa aman şuraya da bakalım aman şöyleymiş böyleymiş derken sizi rahat bırakmazlar ki yürüyüş ciddi bir iştir,siz tek başınıza bu iş için zaman yaratın.)

-Doğayla başbaşa kalmak(illa dağ bayır değil tabi parklar olur,bir ağacın altı bile olur,gidin doğaya oturun elinizde içeceğiniz olsun belki bir kitap olmasa da hayalleriniz mutlaka yanınızda olsun.Ben yayla çocuğu olduğum için hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri budur.Dağlar,ağaçlar,kuş sesleri…Mesela ben denizden çok dağ severim.Dağlar beni daha çok etkiler,huzur verir bana bu dünyada ne kadar küçük olduğumu ve şükretmeyi hatırlatır.Bunu deneyin…Toplulukla gidiyor olsanız bile küçük bi ara verin insanlara kendi başınıza kalın tüm kötü duygulardan arının!)

-Kafede oturup kitap okumak,yemek yemek(evet evet tek başıma! etraftaki insanlar size çok şey anlatır.aslında o ortamda bulunmakta ne kadar mutsuz olduklarını,karşısında oturan kişiyi aslında sevmediklerini,konuşacak konu bulmaakta zorlandıklarını,hayat amaçlarının sadece gösteriş olduğunu bunu da sürekli fotoğraf çekerek sosyal medyaya yüklediklerini ama o anı kaçırdıklarını ve daha tonlarca şeyi…Ama tek başınıza kaldığınızda yapacak daha güzel şeyler var,o yemeğin,kahvenin,pastanın tadını çıkarmaya çalışmak gibi,rahatça kitap okuyabilmek gibi gibi

-Seminer,konferanslara gitmek(işte yine süper eğlenceli ve yararlı bir aktivite ve tek başınıza yapabiliyorsunuz.Ben sık sık giderim en saçma konferanslara bile! gidip oturuyorum tek başıma yanıma birileri oturuyor gülümsüyorum belki bir iki sohbet açılıyor yeni insan tanıyorum,sonra konferans başlıyor yepyeni şeyler öğreniyorum hemen defterime not alıyorum yanına da işaretler koyuyorum mutlaka araştır diye,eve gelip araştırıyorum daha da derinlere dalıyorum.Kendimi işe yarar hissediyorum yoksa yaşamanın ne anlamı var ? Yarın bir gün anne olduğumda çocuklarıma anlatacağım,öğreteceğim,onlarla konuşacağım konular biriktiriyorum.Kendi zihnimi dolduruyorum belki çok saçma bir bilgi ama bazen öyle yerlerde denk geliyorum ki oha ben bunu biliyorum diyorum bu his süper! SAdece bana ait bir zevk.İnanın ki yanımda başka kişilerle gitseydim illaki bir sorun çıkardı ve ben sinirlenirdim -çünkü insanlar yeni şeyler öğrenmeye,keşfetmeye ,sadece o ana odaklanıp keyif duymaya istekli değiller,zaten öyle olsak bu kadar geri bir toplum olabilir miydik ? )

-Kitapçı gezmek(hele de eski bir kitapçıysa,ya da sahafsa insan çıldırır! ben bazen çok fazla zaman geçiriyorum kitapçılarda.Her şeye bakıyorum.İllaki kitap değil.tüm kırtasiye ürünlerine :)zaten hayallerimden biri kırtasiye dükkanımın olması 😦 evde de defter ve kalem koleksiyonum olduğunu bilmem söylememe gerek var mı 😦 bazen de başkalarında gördüğüm güzel defter,kalem,post-it her türlü şeyi çalmak istiyorum 😦 öhöm neyse konumuza dönelim kitapçılarda gezelim paramız mı yok olsun yine de bakalım.Not edelim param olduğunda alırım diye.Ben yapıyorum telefonumla kitabı çekiyorum ya da defterime not ediyorum hemen bunu al diye.Tek başınıza yapabileceğiniz en yararlı şeylerden biri)

-Pasta,kurabiye yapmak(yanınızda biri olduğunda anne,kardeş,arkadaş vs. herkes işinize karışır.Anneniz kızım dökme der,kardeşiniz e hadi olmadı mı der,arkadaşınız şunu şöyle mi yapsan der der de der! ama tek başınıza bir alan yaratırsanız doya doya döke saça yanlış yapa yapa sadece kendi zevkiniz için yaparsınız ve sonuç kötü de olsa yaptığınızdan zevk alırsınız ki bence severek,zevk alarak yaptığınız hiçbir şeyin kötü olma ihtimali olmaz! Deneyin.Ben çok rahatlıyorum bunu yaparken,mutlu oluyorum,bu aktiviteyi yaparken ben kendimi Fransa’da küçük ama tatlı bir pastanesi olan tatlı bir kız gibi hissediyorum:)

-Müzik dinlemek(Kulaklığınızı takın odanıza ya da kendi köşenize çekilin ve sevdiğiniz şarkıları açın.O alanda ve zamanda kimsenin sizi rahatsız etmesine izin vermeyin çünkü bence müzik dinlemek de ciddi bir iştir ve müzik dinleyen kişi rahatsız edilmemeli.Yanınızda biri varken dinlerseniz.Hayal kuramazsınız çünkü konuşurlar sürekli:( sahi ben konuşan insanlardan pek hazetmiyorum galiba eheheh 🙂 neyse müziğinizi,sevdiğiniz müzikleri tek başınızayken dinleyin,müzik dinlemeye zaman ayırın,onu önemseyin.)

-Sergi gezmek(Allahım bayılıyorum sergi gezmeye! yine en saçma sergiden,en duygusalına,en yararlısına her türlü sergi olur.Ben baya ilginç sergiler geziyorum kimseye de gidiyorum demiyorum kıhkıh tek başıma gidiyorum geziyorum doya doya,sergi sahibi ordaysa tanışıyorum,bilgi alıyorum,takdir ediyorum,mutlu ediyorum,mutlu oluyorum.Siz de deneyin bence çok iyi hissedeceksiniz)

-Her çeşit etkinliğe katılmak( netten araştırıyorum buluyorum gidiyorum! yeni yeni şeyler öğreniyorum.Çoğu da ücretsiz oluyor.-bu da öğrencilikten kalan bi şey,öğrenciyken ücretsiz olan her ne varsa katılıyordum – etkinliklere katılmak insana yaşadığını hatırlatıyor.Denenmeli mutlaka!

-Not defterine yazı yazmak( etrafınızda birileri olunca odaklanamıyorsunuz buna ama tek başınızayken hemen bir kahve ya da çay yapın alın elinize defteri kalemi başlayın yazmaya aklınıza gelen her şeyi! ben şimdi buraya yazıyorum aklıma ne gelirse.Çünkü rahatlıyorum.Kaç insan not defterinin verdiği huzuru verebilir ki ? )

Şimdilik bu kadar yazayım çok uzun oldu belki de okumazsınız olsun ben yazıyorum,ben okuyorum,ben rahatlıyorum,ben kendimi iyi hissediyorum! sonuçta buraya yazma işini de tek başıma yapıyorum  😉 Kendimizle mutlu olmayı başaralım,öğrenelim aslında tek başına olmamız bizi ezik,güçsüz yapmaz aksine daha güçlü yapar,daha mutlu yapar.Deneyelim! Bakalım kendimizle anlaşabiliyor muyuz,kendimizi sevecek miyiz.Kendimizle sevgili ya da arkadaş olmayı ister miydik bi bakalım…

 

Sevgiler.

HİNT FELSEFESİ – OSHO

Uzun zaman önceydi Hint kültürüyle,yogayla,Buda’yla,Budizmle ve  Osho’yla tanışmam.Daha önce de Hint sinemasını ne kadar sevdiğimden bahsetmiştim size.Hintlilerin çoğu şeyi inanılmaz etkiliyor beni…Bir şarkının içine yerleştirilmiş Hint ezgileri bile beni alıp oralara,farklı zamanlara götürüyor ve bu his beni cezbediyor.Ben tasavvufla da çokça ilgili olduğunu düşündüğüm için  Hint felsefesi ve Budizm beni tasavvuf kadar derinden etkiliyor sanırım.Bu noktada size Hint felsefesinin 4 kuralını da hatırlatmak isterim:

İlk kural :   “Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.”
İkinci kural :   “Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. “Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı” gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.”
Üçüncü kural :   “İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.”
Dördüncü kural:   “Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir.””Hayatimızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.”
Kendine iyi bak. Tüm kalbinle sev. Sonuna kadar hayatın tadını çıkar. Hayatındaki her gün bir hediyedir, kıymetini bil..!

http://www.chip.com.tr/forum/hint-felsefesinin-4-altin-kurali_t267868.html

Nedendir bilinmez çoğu insan Hintlilere,kültürlerine,filmlerine,felsefelerine,yogaya,Buda’ya,Budizme oldukça mesafelidirler.Çok enteresan geliyor bana tabi bu ön yargılar. Geçtiğimiz senelerde yogaya gittiğimi söylediğimde nedense kedi kesmeye gidiyormuşum gibi bakıyorlardı ve aslında namaz kılmak da çok güzel bir aktivite,kimseye söyleme yogaya gittiğini falan diye öğüt veriyorlardı. Eee neden? İnsan eğer Allah’ı bulmayı amaç edindiyse asıl tüm semavi ve semavi olmayan dinleri bilmelidir bence.Bu sadece din konusunda değil bana göre tüm konularda böyledir mesela siyasette de.Ben asla o partili biriyle konuşmam bu konuları. Eee neden? Belki zihninde çiçekler açar bir şeyler öğrenirsin,sorgularsın bunun neyi kötüdür ??? -neyse sinirlendim- Ben tabi kimseye aldırmadım yogama devam ettim.Sonra bir şeylerden dolayı bıraktık gerçi arkadaşımla sanırım zaman sıkıntısı olmuştu -gereksiz ayrıntı- Fakaat şimdi yeniden başlayacağım.Çünkü buna ihtiyacım var hissediyorum.Bu güzel bir haber benim açımdan.

Bu arada benim bir ara da Tibet ve Bhutan’a gitme hayalim vardı gerçi hala var.Oraya gittiğimde çok huzurlu olacağıma inanıyorum.Çünkü Budizm beni heyecanlandıran bir şey ve çünkü Buda benim için gerçekten tam anlamıyla bir yol gösterici.(Size 2 de kitap tavsiyesi eğer ilginiz varsa-

http://www.dr.com.tr/Kitap/Buda-Asik-Olsaydi/Charlotte-Kasl/Egitim-Basvuru/Kisisel-Gelisim/urunno=0000000407292

http://www.dr.com.tr/Kitap/Siddhartha/Hermann-Hesse/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000064087

Buda’nın haricinde beni etkileyen biri daha var ki o da Osho! Kitaplarını,sözlerini okuduğunuzda hayatınızdaki çoğu şeyi sorgulamaya başlayacaksınız emin olun.Artık kendinizi dönüştürmek için çabalayacaksınız ve bunu istemsizce yapacaksınız.Kesinlikle okunması gerekiyor.Hele ki şu an hayatınız yolunda değilse,bir yerlerde hata yaptığınızı düşünüyorsanız,aşk hayatınız çok da iyi gitmiyorsa,daha iyi bir hayatınız olsun istiyorsanız ya da sadece okumalık kitap arıyorsanız doğru tercih Osho kitapları.Bir bilgi vermem lazım ki Osho oturup da bu kitapları yazmamış verdiği seminerlerde yaptığı konuşmalardan derlenerek kitap haline getirilmiş hepsi.Konulara göre seçip okuyabilirsiniz.Bugün ben sizle Osho’nun Aşk,Özgürlük,Tekbaşınalık adlı kitabından bazı sözleri paylaşmak istedim.Bence herkesin okuması gerekiyor.Belki ilişkiler,aşk,sevgi hakkında doğru bildiğimiz her şey yanlıştır ne dersiniz?  İyi okumalar 🙂

*Birlikte ol ama birbirini ezmeye çalışma, sahip çıkmaya uğraşma ve karşındakinin bireyselliğini mahvetme. Birlikte yaşadığında bırak arada mesafe kalsın…

*Aşk bağlılığa dönüştüğü anda ilişki haline gelir. Aşk taleplerde bulunduğu anda hapishaneye benzer. Özgürlüğünü elinden alır; göklerde uçamazsın, kafeslenmişsindir.

*İnsanlar, aşkın ne olduğunu bilmediklerinin farkında değiller. Aşk, asla şüphelenmez, asla kıskanmaz. Aşk asla diğerinin özgürlüğüne karışmaz. Asla kendi isteğini diğerine zorla kabul ettirmez. Aşk özgürlük sunar ve bu özgürlük ancak ilişkide mesafe varsa mümkün olur.

*Birbirinizi sevin ama aşktan bağlar üretmeyin. Aşk bir armağan olmalı ama bedeli olmamalı. Durağan bir şey yaratma. İşi rutin hale getirme. Bırak aşk ruhlarınızın kıyıları arasında gidip gelen bir deniz gibi kalsın.

*Eğer özgürlük ve aşka sahip olursan başka şeye ihtiyacın kalmaz. Elde etmişsindir, sana yaşam işte bunun için verildi.

*Aşkın özgürlük verici bir kalitede olması lazım, sana zincir vurması değil; sana kanat takıp mümkün olduğunca yükseklere uçmanı sağlaması lazım. Unutma, aşk sınır tanımaz. Aşk kıskanç olamaz, çünkü aşk sahiplenmez.

*Gerçek aşk, paylaşır; diğerini sömürmek değildir, diğerine sahip çıkmak değildir. Sorun, sen diğerine sahip çıkmak istediğin zaman doğar: Diğeri de sana sahip çıkabilir. Ve eğer diğeri daha güçlüyse, daha çekiciyse; doğal olarak, köle durumuna sen düşersin. Eğer diğerinin sahibi olmak istiyorsan, “köle durumuna düşebilirim” diye korkarsın. Eğer diğerine sahip çıkmak istemiyorsan, diğerinin sana sahip çıkabileceğinden de korkmazsın. Aşk, asla sahip çıkmaz.
*Aşk asla sahip çıkmaz ve aşka asla sahip çıkılamaz. Gerçek aşk seni özgürlüğe götürür. Özgürlük en yüksek zirvedir, en yüksek değer. Ve aşk da özgürlüğe en yakın olandır; aşktan sonraki adım, özgürlüktür. Aşk, özgürlüğe karşı değildir; aşk özgürlüğe giden bir basamaktır. İşte farkındalık sana bunu gösterir; aşkın özgürlüğe götüren bir basamak olarak kullanılacağını. Eğer aşıksan, diğerini özgür bırakırsın. Ve diğerini özgür bıraktığın zaman, diğerinden özgürleşirsin de.

*Sevdiğin için bir insanı sahiplendiğin fikri çok çirkin. Birisine sahipsin bu demektir ki onu öldürdün ve ticari bir mala dönüştürdün. Sadece eşyalara sahip olunur. Aşk özgürlük verir. Gerçek aşkta bölünme olmaz. Sevenler birbirinin içine erir. Sadece egoistçe aşkta büyük bir bölünme vardır, seven ve sevilen ayrılır. Gerçek aşkta ilişki yoktur. Çünkü ilişki kurulacak iki insan yoktur. Gerçek aşkta sadece sevgi olur, bir çiçek açma, güzel bir koku, bir erime, bir birleşme yaşanır. Egoistçe aşkta ise iki kişi vardır, seven ve sevilen. Ve ne zaman seven ile sevilen olsa aşk yok olur. Aşk olduğu zaman seven ve sevilen birlikte aşkın içinde kaybolur.

*Sevgilinin niçin seninle olmak istemediğini anlamaya çalış. Seni reddettiğinden değil seni ne kadar çok sevdiğini biliyorsun, ama bazen yalnız kalmak istiyor. Sen de onu seviyorsan yalnız bırakırsın; ona işkence yapmazsın. Adam yalnız kalmak istiyorsa kadın, “Artık benimle ilgilenmiyor, belki de başka bir kadına ilgi duyuyor.. diye düşünmez. Akıllı eş diğerini yalnız bırakır ki tekrar kendini toplayabilsin, yeniden paylaşacak enerjisi olsun. Ve bu ritim gece ve gündüz gibidir, yaz ve kış gibi; değişir durur.

*Kendi başına gerçekten mutlu olabildiğinde kimseyi kullanmak istemeyeceksin. Tek istediğin paylaşmak olacak. İçin öyle dolu ki dışarı taşıyorsun, ve bunu biriyle paylaşmak istiyorsun. Ve birisinin bunu kabul etmesinden minnet duyacaksın. İşte bu kadar…

Sevgiler.

To Do List-Yapılacaklar Listem

images

Size bikaç yazı öncesinde bahsettiğim bir özelliğim vardı.Sürekli ve her konuda liste hazırlamak! Bugün size bazı yapmak istediğim şeyleri liste haline getireceğim.Belki benim gibi insanlar vardır. Varsa çok mutlu olurum:)

1-Para kazanmaya başladığın zaman çello çalmaya geri başla ve hatta ders al! (çok özledim)

2-Evde vermek için biriktirdiğin onca eşyayı ayıkla ve göndereceğin o kuruma yolla,bi an önce! (Bu konu hakkında da bir yazı yazacağım kesinlikle hatta yardımı yollayacağım zaman fotoğraflarla beraber paylaşayım burda,süper fikir!)

3-Sabahları yürüyüşe başla artık please! Burda herkes yürüyor yaşlı genç herkes… Sen daha 27 yaşındasın.Walk Merv walk ! (bu arada forrest gump ı da acayip severim)

4-Kardeşin ve kuzeninle beraber spora yazıl! 1 senedir sürekli konuşuyoruz ama tık yok ! 😦

5-İnternet üzerinden aldığın o sertifikalı eğitimi en yakın sürede bitir ki bi tane daha sertifikan olsun!

6-Artık her haftasonu bi yerlere gidip fotoğraf çek ! Havalar da eskisi gibi rahatsız edici değil artık!

7-Sağlıklı şeyler yemeye devam et!

8-Hayallerini küçültme!

9-Hayallerine giden yolda,hemen üst noktaya ulaşmaya çalışma,koşmadan önce emekle!

10-Tiyatro-senfoni- konferans-etkinlik sezonu açıldı oleeyyyy!! hepsine git!

11-Kimsenin olmasına gerek yok istediğin her türlü etkinliğe tek başına da olsa katıl! çünkü herkes senin sevdiğin şeyleri sevmek zorunda değil bunu kabul et !

12-Yeni film listesi hazırla ve hepsini izle !

13-Eski arkadaşlarınla görüş,hayatında seni mutsuz,rahatsız eden o arkadaş görünümlü kişileri hayatından çıkar,çıkarmasan da çok çok az görüş!

14-Haftada 1 gün güzel,pahalı ve şık bir yerde yemek ye,güzel giyin,kendini iyi hissederek git oraya!

15-2 haftada bir olan o kulübün toplantılarına katılmaya devam et !

16-Yogaya yeniden başla !

17-Unutma hayatta önce kendini mutlu etmelisin,önce kendini sevmelisin,şimdiye kadar hep kendini 2.plana atmıştın ve ruhun özgürlüğünü yitirmeye başlamıştı.Özgürlüğünü eline al ve önce kendini önemse,önce kendini sev,önce kendini düşün.Bu asla bencillik değil,bunu unutma!

Şimdilik bu kadar 🙂

Sevgiler.

Özgür Hissetmek

Dün akşam bugüne dair bir şey planlamıştım.Gece uyumaya dalmakta çok zorlandım sanırım zihnim beni yeni bir hayattan vazgeçirmeye çalışıyordu.Ve en nihayetinde sabah kalkamadım.Alarmımı bir zevkle,mükemmellikle kapattım ve geri uykuya daldım.İtiraf etmem gerekirse uyku çok tatlıydı:( Bugün yürüyüşümü yapamadım kısacası ve hayatımı dönüştürme seanslarımın ilk hedefini gerçekleştiremedim ama kendimi affediyorum! Kızmıyorum çünkü yeni bir yola girmek her zaman kolay değildir zorlu bir süreçtir ve ben bunu kabul ediyorum.Peki başka ne kararlar almıştım? Kendi ruhumu özgürleştirmek.Kendi hayatını ve diğerlerinin hayatını kısıtlamak,hayatı zehir etmek için- klişe olsa da- hayat çok kısa.Dışarda çok güzel bir dünya var.Bir sürü etkinlikler oluyor,çok güzel müzikler var bunlar bile sizi mutlu etmiyor mu gerçekten de ? Beni ediyor! Hep kendi işimi yapmak istemişimdir.Hayatımı kendi istediğim şekilde yaşamak kendi paranı kendin için kazanmak tüm insiyatifin senin elinde olması istediğin yerlere istedğin şeyler için gitmek ! mükemmel.Hiçbir zaman sabit bir yerde kalıp da çalışmak isteyen biri olmadım.Hep değişen ortamlarda,değişen kişilerle çalışmak istedim.Bunun için çabalıyorum.Fakat dün de bahsetmiştim iş konusunda çok sıkıntılı dönemlerden geçiyorum şu anda -bu günler de geçecek biliyorum-  Ama gece düşünürken şunu farkettim ki belki de başvuru yaptığım yerlerde,sektörlerde çalışmayı gerçekten de istemiyordum belki de içten içe inşallah olmaz diye geçiriyordum bence çok mantıklı sizce?

İnsan istediği şeyler yapmalı,istediği kişilerle görüşmeli.Mesela seni mutsuz eden kişilerle görüşmemelisin dimi? Ben böyle düşünüyorum ama bazen yine de beni mutsuz eden arkadaşlarımla görüşüyorum sonra yine mutsuz olup görüşmeme kararı alıyorum bu yanlış! Bu konuda kesin kuralların olmalı.Kendine saygı bunla direkt alakalı.Benim bazen- tamam tamam çoğu zaman- kendime saygım olmuyor ve bu beni çok kötü hissettiriyor.Önceden bunu başarırdım ve kendimi inanılmaz güçlü hissederdim.İnsan başkaları kırılmasın,aman şu bunu demesin diye diye bambaşka bir insana dönüşüyor.Özgür olalım.Özgürlük güzel bir şey çünkü.Bugün özgürlük için çokça düşüneceğim bugünkü ödevim bu.Erken kalkıp yürümeyi başaramamış olabilirim ama bu konuda başarılı olacağıma inanıyorum.Hep beraber görelim.

Sevgiler.

 

 

Hayattaki başarısızlıklarımız

 

Uzunca bir süredir hayatımda hiçbir şey – ama gerçekten hiçbir şey yolunda gitmemekte.İsyan ettim olmadı,ağladım olmadı,kendimi ordan oraya attım olmadı,akışına bırakmayı denedim olmadı,her yolu denedim olmadı! Neden olmadı bilmiyorum.Kişisel gelişim yazılarına göre bilinçaltımda sıkıntı var ya da egomda bir sıkıntı var,düşünce yapımda bir sıkıntı var vs vs hep bi şeylerde sıkıntı var ama YETER! Bugün yine her zamanki hayal kırıklığımı yaşadığıma göre yeni bir karar aşamasına girebilirim.Ve girdim bir sürü notlar aldım,yazdım çizdim,kafamda planladım bakalım bu sefer bi şeyler değişcek mi hayatımda ne dersiniz değişir mi değişiyor mu ? Neden diye sorgulamayı bırakmak lazımmış o yüzden neden??? diye sormuyorum! Olumsuzluklara gömülmek yanlışmış! gömülmüyorum.İçimde de inanılmaz bir rahatlık peydahlandı nedendir bilinmez sanki her şey yolundaymış gibi rahatım! Neden olmayayım ki ?? demek isterdim ama mutsuzum be kendimi işe yaramaz hissediyorum.Çalışmak istiyorum yaa deliler gibi çalışmak istiyorum para kazanmak gezmek görmek istiyorum! Bu durumlara ben ulaşamazken başka insanların kollarını kıpırdatmadan bu şeylere ulaşması canımı acıtıyor-DU!! ama tabiki artık acıtmıyor çünkü ben yeni kararlar aldım (!) Neyse ilk iş olarak yarın sabah erkenden kalkıp yürüyüş yapmak istiyorum mesela umarım uygularım çünkü yaklaşık olarak 250 senedir bu eylemi yapmak istiyorum 😦 Anladım benim sorunum ertelemek ! evet kesinlikle bu.Erteliyorum ve sonrasında mutsuz oluyorum sonra yine erteliyorum sonra yine mutsuzluk…

Ama artık mutluyum çünkü yarın sabah erkenden yürüyüşe gideceğim !!!! Bu ilk adım şaka maka bu durumun işe yarayacağını düşünüyorum tabiki sadece yürüyüş kararı almadım bu bir başlangıç.İşe girememiş olabilirim ben de başka yerlere başvuru yaparım ama onlar da olmaz çünkü ben iş aradığım dönemde ülkede OHAL ilan edildi !!! İnanabiliyor musunuz ne kadar şanslı olduğuma Thanks GOD! Tüm sektörler donmuş işler ilerlemiyormuş ne güzel.Bu kız her koşulda mutlu olur ama başarabilir bunu 😦 Hele bir yarın yürüyüş yapayım her şey yoluna girecek inanıyorum ben.

Yarın da diğer kararlarımı ekleyeceğim ve yürüyüşümdeki olayları,hissettiklerimi…

Sevgiler.

 

 

 

 

 

 

Bir Film Hayatı Nasıl Etkiler ?

billy-elliot

Bu aralar her gün 1 film izleme gibi daha önce edindiğim bir alışkanlığı tekrar uygulamaya koymaya çalışıyordum.(biraz ihmal etmiştim,bu kadar sık izlemeyi) Benim bir huyum var – iyi mi kötü mü bilmem- her şeyin listesini yaparım.İzlenecek filmler,gidilecek yerler,yenilecek şeyler,edinilecek alışkanlıklar vs vs bir sürü konu var 🙂 Bunları uyguladıkça da üstünü çizerim ve bundan aldığım keyfi çoğu şeyden almıyorum ! Bu film izleme işi de bu listelerden çıkmıştı.Bi ara çok sevdiğim -tamam tamam bayıldığım- Hint ,İran,Fransız sineması filmleri izleme listem vardı ve listemdeki çoğu filmi de izledim.Yeri gelmişken İran sineması asla küçümsenecek bir endüstri değil bütün filmleri ağlayarak,sinirlenerek,gülümseyerek,üzülerek,hayaller kurarak izledim! mükemmel.Sahi neden Türk yapımı filmleri izlemiyordum ? bundan dolayı mı acaba ? Hollywood filmleri de artık baymaya başlamıştı beni hele de Hint,Fransız,İran ve hatta Filistin filmlerine kapıldıktan sonra geri dönüp yüzlerine bakmak bile istemedim.Hint filmleri tutkuma gelirsek ! of of of diyorum.İlk Hint sineması maceram Devdas isimli – Aishwarya Rai ve canım King Khan’ım Shahrukh Khan’ın başrollerini paylaştığı- bu güzel filmi televizyonda izlememle başladı.O kadar çok ağlamıştım ki sonunda 😦 Neyse sonrasında çocukluk arkadaşım ve onun kardeşiyle evde kalacaktık film izleyelim dedik ben de bu filmi önerdim gittik aldık filmi izlemeye başladık sonra bunlar gülmeye her şeyle dalga geçmeye başladılar 😦 işte o gün bugün birilerine film önermekten kaçınırım 😦 Böyle böyle başladı işte Hint sineması maceram da sonrasında Shahrukh Khan’ın ve pek tabi ki Aamir Khan’ın tüm filmlerini izlemeye ant içtim ve izledim ! sonra diğer oyuncular falan derken bi ara bu ikisi benim rüyalarıma girmeye ve bana film izle demeye başladılar 😦 böyle de akıl sağlığı yerinde olmayan bir insanım 🙂 Aman yine uzattım konuyu bu konuya ileriki yazılarımda değinirim tekrardan(Hint-Fransız-İran sinemalarına) bugünkü yazımın konusu uzun zaman sonra izlediğim Hollywood filmlerinden -neden izlemekte bu kadar geç kaldığımı bilmediğim- Billy Elliot adlı şahaser idi.

billy_elliot

Bu filmi nasıl anlatsam ki ne yazsam eksik kalacak! Bu filmin sonunda da ağladım hatta film devam ederken ağladım ve hatta olacakları önceden sezip sahne daha güzelken bile ağladım ! ve evet bu bir başarıdır… Konuyu çoğu kişi biliyordur ona girmeyeceğim burda. Daha çok bende oluşturduğu duygulardan bahsedeceğim.(burdan sonrası bi miktar spoiler icerir!)Şöyle ki bu aralar hayatını düzene sokmaya çalışmakta,hayallerini oluşturma konusunda arada kalmış bir insan olan ben bu filmle beraber daha büyük bir girdabın içine yuvarlandım kesinlikle ama güzel bir girdap bu.Filmin sonunda Billy Elliot şahane bir kuğuya dönüştüğünde ben neden kendi hayatımda bu güzelliği yaşamayayım ki dedim.Neden yani neden hayallerimizin ellerimizden kayıp gitmesine izin verelim ? Hele ki Billy bile o zorluklarda bunu başarabilmişken neden ? Ben sanat ve sporda hayallerini elde etmiş insanlara hep gıptayla bakarım hatta o insanlara dalar giderim filmin sonunda da yine dalıp gittim. Bi insanın hayatını hayallerine adaması ve bu uğurda her şeyi yapması bence ilahi bir güç.Çokça önemsiyorum bunu.Hep de acaba benim hayalim ne gerçekten diye düşünürüm ve karar veremeyince de çok üzülürüm.Bu filmin sonunda da bunu sordum kendime yine ama bu sefer üzülmedim. Billy için o kadar mutlu olmuştum ki belki de o yüzden kendi hayatıma üzülmedim.

gpvl

Belki de ben de yakın zamanda gerçekten peşinden koşmam gereken o ‘şeyi’ bulur ve uğrunda her şeyi feda ederek hayallerini gerçekleştirerek yaşama veda eden o şanslı kişilerden olurum! Eğer siz de benim gibi kayıp bir döneminizdeyseniz,kendinizi motive edecek bir şeyler arıyor ama bulamıyorsanız,dansla uğraşıyorsanız,dansçı olmak istiyorsanız,güzel film izlemeyi seviyorsanız kesinlikle bu filmi izlemeniz lazım kesinlikle! İzleyince bana içten içe teşekkür edeceksiniz.Ve belki de hayatınızdaki yönünüzün doğruluğunu sorgulayacaksınız.Sorgulamak güzeldir…

Unutmayın Billy Elliot !

Sevgiler.